Kadınlarda doğumsal olarak veya sonradan gelişen herhangi bir nedenle uterusun (rahim) bulunmaması nedeniyle söz konusu olan kısırlık, uterin faktör infertilitesi olarak adlandırılır. Yumurtalıklarda üretilen yumurta hücresinin sperm ile bir araya gelerek döllenmesi sonucunda oluşan embriyo rahim duvarına tutunarak doğuma kadar olan gelişimini rahim içerisinde tamamlar. Bu nedenle rahmi olmayan veya herhangi bir sağlık sorunu nedeniyle operasyonla rahmi alınmış kadınlarda gebeliğin gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu durumda tek çözüm yolu uterus nakli olsa da bu durum uzun yıllardır tartışılan, sıklıkla bilimsel çalışmalara ve etik anlamda tartışmalara konu olan bir alandır. Dünya genelinde gerçekleştirilmiş sınırlı sayıda rahim nakli operasyonu bulunmakla birlikte bunların az bir kısmında sağlıklı bir gebelik elde edilebilmiştir. Ülkemizin de öncülüğünü yaptığı rahim nakli alanında ilk başarılı nakil 2011 yılında gerçekleştirilmiş, gebelik için yapılan çalışmalar sonucunda 2020 yılında hasta ilk bebeğini kucağına almıştır.
Uterus Nakli Nasıl Yapılır?
Uterus nakli; tıpkı böbrek, karaciğer gibi organ nakillerinde olduğu gibi iki farklı yolla gerçekleştirilebilir. Bunlardan ilki canlı donörden alınan uterusun alıcıya nakledilmesi şeklinde iken ikincisi ise organ bağışçısı olan kadavradan alınan uterusun alıcıya nakli şeklinde gerçekleştirilir. Bu iki yöntemin yanı sıra gelecekte yapılması muhtemel olan uterus nakli uygulamalarından bir tanesi de kök hücreler kullanılarak laboratuvar ortamında oluşturulan uterusun hastaya naklidir. Biyomühendislik alanında yoğun şekilde araştırılan ve çok sayıda çalışmaya konu olan organ geliştirme metotlarının yardımıyla ilerleyen süreçte birçok organ nakli ile birlikte rahim naklinin de gerçekleştirilebileceği öngörülmektedir. Ülkemizde gerçekleştirilen uterus nakli, kadavradan yapılmıştır. İsviçre’de yapılan organ nakillerinde ise canlı donörden alınan uterus kullanılmıştır. Nakil operasyonu sırasında temel olarak uterus, kadavradan veya canlı vericiden farklı tekniklerle alındıktan sonra alıcı kişiye damarların birleştirilmesi (anastomoz) ve komşu organların damar yapılarının korunmasına ilişkin bir takım cerrahi girişimler neticesinde transfer edilir. Operasyonun başarılı şekilde tamamlanması ve organa yeterli kan akımının sağlanmasının ardından vücudun organı reddetmemesi için diğer tüm organ nakillerinde de olduğu gibi yoğun bir immünsupresif (bağışıklık sistemi baskılayıcı) tedavi süreci başlatılır. Nakledilen organ alıcı kişinin vücudunda kaldığı sürece immünsupresif tedavi genellikle devam etmek zorundadır. Başarıyla tamamlanmış olan nakillerden bir süre sonra, herhangi farklı bir hormonal ya da jinekolojik sorunu bulunmayan kişilerde adet döngüsü başlar. Bununla birlikte embriyo transferi yoluyla gebelik elde etmeye yönelik çalışmalar başlatılır. Dünya genelinde gerçekleştirilmiş uterus nakli olgularının sayısı henüz oldukça azdır. Başarılı geçen nakiller sonrasında gebeliğin oluşması veya doğal bir şekilde devam etmesine ilişkin sorunlar görülme olasılığı yüksektir. Bu alanda çalışmalar halen yoğun bir şekilde sürdürülmekle birlikte uterus nakli sonrasında gebeliği etkileyen faktörler henüz tam olarak bilinmemektedir.
Uterus Nakli Riskleri Nelerdir?
Uterus nakli riskleri, gelecekte bu operasyona başvurmayı planlayan kişilerin en çok merak ettiği konulardan bir tanesidir. Tüm organ nakillerinde olduğu gibi rahim naklinde de birtakım risklerden söz edilebilir. Bu riskler alıcı açısından oluşabilecek riskler ve canlı vericiden nakil yapılması halinde donör kişi için söz konusu olan riskler olarak iki farklı alanda incelenebilir. Alıcı açısından görülen riskler arasında,
Nakledilen organın vücut tarafından reddedilmesi ve yeniden operasyonla alınmak durumunda kalınması,
Cerrahi operasyona bağlı kanama ve enfeksiyon gibi komplikasyonlar,
İmmünsupresif tedaviye bağlı sorunlar,
Uterus nakline rağmen gebelik elde edilememe olasılığı,
Nakil sonrası gebe kalan kadınlarda immünsupresif tedavi nedeniyle bebekte oluşabilecek komplikasyonlar gibi bazı muhtemel risklerden söz edilebilir.
Alıcı açısından söz konusu olabilecek bu risklere karşılık uterus nakli, canlı vericiler açısından da belirli riskler taşır. Diğer organ nakillerine oranla uterus nakli, donör kişide karın içerisinde daha fazla cerrahi müdahale gerektirir. Bu bakımdan ameliyatın riskleri donör açısından, alıcıya oranla daha fazladır. Dolayısıyla canlı vericiden gerçekleştirilecek uterus nakillerinde cerrahın başarısı ve tecrübesi büyük bir öneme sahiptir. Kadavradan gerçekleştirilen nakiller donör açısından bu gibi riskler oluşturmaması nedeniyle daha öncelikli bir tercih olarak görünse de bu operasyonlarda da başarı oranı canlı donörlere oranlara daha düşüktür. Uterus naklinin alıcı açısından faydaları arasında ise psikolojik refahın ve yaşam kalitesinin artması sayılabilir. Henüz yeni bir tedavi uygulaması olan ve dünya genelinde örnekleri oldukça sınırlı olan uterus naklinin yaygınlaşabilmesi için tıbbi alanda çeşitli düzenlemelere ihtiyaç vardır. Özellikle de uterus bir organ olarak yalnızca doğurganlık için gerekli olduğundan yokluğunda herhangi bir hayati tehdit oluşmayacağından rahim nakli etik anlamda dünya genelinde pek çok tartışmaya yol açmıştır. Organ nakli yasaları da kadavradan kalp, pankreas, karaciğer, akciğer, böbrekler ve ince bağırsaklarını kapsadığından kadavra nakilleri için yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır.
Eğer siz de çocuk sahibi olmak istiyor fakat doğal yollarla gebelik elde edemiyorsanız sağlık kuruluşlarına başvurarak jinekolojik ve ürolojik muayenelerinizi yaptırabilirsiniz. Hekiminizin önerileri doğrultusunda infertilite tedavisi yöntemleri hakkında bilgi alabilir, uygun şartların oluşması halinde tedavi sürecinize başlayabilirsiniz.